Aslı gibidir
- 7 Tem 2022
- 3 dakikada okunur
Copie conforme - Abbas Kiarostami
Bu filmi izlemek için doğru zamanı ve modu seçememişim. Çimlerin üzerinde yıldızların altında izledim bu İtalya'da geçen Fransızca ve İngilizce konuşulan filmi. Asıl düşündüğüm yazın izlediğim tüm filmleri kumsalda deniz kenarında izliyor olmaktı ama internetin deniz kenarında olmadığı gerçeğini atlamışım hayal kurarken. -Hayalimdeki sakin dalga seslerini ve deniz kokusunu söylememe gerek yok herhalde-
Filmde kesinleşmeyen ve seyirciye bırakılan faktörleri her zaman sevemiyorum. Bu filmde de ana kurgu bana bırakılmıştı. Bahsettiğim şey seyirciye açıklanmayan ya da anlaşılması güç noktalar değil. Bu filmi izlerken takip edebileceğiniz iki senaryo vardı. Bu seçim seyirciye bırakılmıştı. İlki bu iki karakterin yeni tanışmış olup aralarındaki oyunu sürdürmesi, bir diğeri ise 15 yıl önce bir ilişkileri olması ve ardından iletişimlerinin kopması. Hayır dedim ben mi anlamıyorum baktım yönetmenin röpörtajını izledim gerçekten de bu seçimi seyirciye bırakmış. İzlediğim filmlerde altta yatan sırların mesajların seyirci tarafından keşfedilmesi için saklanmasını seviyorum. -Hatta tüm her şeyi açık açık veren filmere sinir oluyorum.- Ya da ucu açık bırakılan filmlerin sonunun hayal dünyama bırakılmasından çok hoşlanıyorum. Ama maalesef ki ana hikayenin verilmediği filmleri izlemekten keyif alamıyorum. Çünkü filmdeki farklı faktörlere odaklanmaktansa 'asıl' hikayenin hangisi olduğunu kavramaya çalışıyorum. E filmde de vurgu bunun üzerineydi aslında. Asıl olan ve kopya olanın gelgitleriydi. -Yönetmen filmin vermek istediği mesaja tam da uyan zekice bir tercih yapmış ama ünlü eleştimen Merve bu durumu sevemedi :D- Her neyse filmi sevmesem de sevdiğim noktaları ve bana bazı hissettirdikleri hoşuma gitti.
Filmin giriş sahnesine ba yıl dım. Filmimiz bir kitap yazarının kendi kitabı için yaptığı konferans ile başlıyor. Ama yazarımız konuşmaya geç geliyor. Adam geç geldiği için de filmimiz geç başlıyor. Muazzam bir giriş düşüncesi. Filmimiz başladı ve biz baş kahramanımızın filme gelmesini bekledik. Ay muazzam gerçekten. Kadına bu sahnede çok sinir oldum. Doğası gereği sessiz olunması, zamında gelinmesi gereken yerlere geç gelen, etrafında olup biteni umursamayıp yanındaki ile konuşan insanlara aşırı antipatik yaklaşırım. Kadına bakış açım burada çok negatif başlasa da filmin sonlarına doğru yalnızlık hissinin onu ne kadar derinden etkilediğini görmek kadına bakış açımı tamamen yumuşattı. -Vov sonradan fark ettim ki adamın geç kalmasını komik bulurken kadınınkini itici bulmuşum. Bunun üzerine düşüneceğim-
Filmde geçen birkaç diyalog beni aşırı etkiledi ama bu diyaoglardan önce iki karakterin birbiri ile uyumsuzluğunun bende bıraktığı hisleri anlatmak istiyorum. Oyunculuklar çok etkiliydi karakterlerin düşüncelerini hislerini tepkilerini bana çok güzel geçirdiler. -Juliette Binoche filmdeki rolü ile Cannes’ta en iyi kadın oyuncu ödülünü kazanmış.- İki karakter de tamamen farklı frekansta insanlardı. Gerçekleşen aynı olaylara iki kişinin bu kadar farklı tepkiler veriyor olması, bulundukları ortamı bir o kadar farklı kavrıyor olmaları ve odaklandıkları noktaların aynı olsa dahi ikisine de çok farklı hisler uyandırmasını izlemek çok enteresandı. İki karakter de bu kadar farklı frekansta olduklarını bilseler de birbirleri yanlarından ayrılamadılar. Kadın her hareketi ile adamı etkilemeye çalıştığı için, asıl kadın adamla vakit geçirmek istiyor gibi gözükse de, adam da elini kadının omzuna atarak durumu kurtarmak, 'bana kahve ısmarla' diyerek birlikte oldukları süreyi uzatmaya çalıştı. Olaylar tek taraflı değildi bence :) :) Adam kadına kolunu atınca kadının hemen gaza gelip koşarak kırmızı rujunu sürmesi ve güzel küpelerini takması bana aşırı sevimli geldi. Küçücük olaylardan bile umut doluyor olması kadının frekansının bana adamınkinden daha yakın olduğunu hissettirdi. -I feel you canım- Bu arada yaşlı amcanın verdiği öğüt o kadar içten ve sıcaktı ki. Ve bana o kadar gerçek geldi ki. Bazen farklı olaylar farklı düşüncelerde de olsak yanımızdaki kişiden tek beklentimiz yanımızda olduğunu ve bize destek olduğunu hissetmek. Sadece elinin omuzumuzda olduğunu bilmek yetip artıyor bile. Aynı noktada olmaya aynı frekansta olmaya aynı düşünceyi paylaşmaya hatta aynı dili konuşmaya gerek yok. Bir yanındayım demek, bunu sözel olarak ifade etmesek bile her şeyi çözebiliyor. -Ah o kelimelerin yetmediği yerlerde sarılmak- Bu filmde sorunları bu yol çözmemiş ama amcacığım ne kadar da haklısın dedim filmi izlerken.
Gelelim beni hangi konuşmaların etkilediğine. Araba ile gittikleri sahnede dışarıdaki birbirinden farklı ağaçları görünce yaşanan diyalog beni düşündüren konuşmaydı. Bir selvi ağacının aslında bütünüyle bakıldığında bir sanat eserinden farkı olmaması ama müzede olmadığı için fark edilmiyor olması hakkındaydı bu konuşma. Herhangi bir nesnenin müzeye konduğunda sanat eseri oluyor olmasını hepimiz 'muz' denilince hatırlıyor olmalıyız.- Selam duvara bantlanmış muza 120 bin dolar veren aile- Muz olayı her ne kadar aşırı trajikomik olsa da bakış açımızın aslında tüm her şeyin değerini biçiyor olması, filmde sürekli orijinal ve kopya arasında yine tek etkili noktanın sürekli bakış açımıza çıkıyor olması beni etkileyen noktaydı. Film sadece ikili konuşmadan oluşuyor olsa da bir durup beni düşündüren bir diğer konuşma ise 'basit olmanın hiç basit olmaması' konuşmasıydı. Basit olmak için kasıntılı olan basitlikle, gerçekten basit olanın aynı şey gibi gözüp aslında çok farklı olması beni zaten düşündüren bir konuydu. Yine benim aklımda olanı çok daha direkt ve açık bir şekilde saheneye yansıması beni kalbimden vurdu.
Not: Paletle yüzmeyi aşırı sevdiğim ilk günde izledim bu filmi. Her daldığımda minicik ufacık balıkları görmek neden bu zamana kadar gözlük kullanmadığımı sorgulattı bana. Ama yine de ışığın kırılmasını su içinde izlemek için gözlüğü çıkarmak lazımmış bilginize

コメント